8.12.09

koca yılın kısa (?) özeti...


2009 un ilk günleri gözyaşları ve beklemeler içinde geçti. Şizofren gibi başka bir şehirde her gördüğüm silüette onu gördüğümü sanmam ve tepki vermem kuzenimin hakkımda tamamen delirdiğimi düşünmesine neden oluyordu. Neyse ki bu melankoli hali sanırım sadece 5 gün sürdü. Ben o 5 gün belki çok ağladım asla yapmam dediğim şeyleri yaptım bekledim filan ama hepsine değmişti. İstediğim olmuştu. Zorla da olsa onu karşıma almayı başarmıştım. Aradan geçen 2 yılı bir saatte telafi edebilmem gerçekten başarıydı bana göre. Ve işim bitmişti. Artık tekrar onu görmek için çabalamayacaktım. İstediğim olmuştu. Zayıf olmama rağmen ilk defa güçlü gibi görünebilmek bana iyi gelmişti. Enteresan bir şekilde bitirebilmiştim onu içimde…


En azından o an için…


Sonra tekrar şehrime döndüm. Yeni başlangıçlar yapmaya hazır bir şekilde.Ocak ayında yeni başlangıç yapanların istatistiği alınsa yüzde 90lara varırız değil mi? sürü psikolojisi? Olsun benim bir şikâyetim yok. Değişim her zaman iyidir.

Ama istatistiklere tekrar bir göz atalım o yüzde 90lara varan kişilerin yüzde kaçı gerçekten değişebildi? Ben değişememişim. Çoğumuz yeni sayfa açtım demekle kalıyoruz.


İşte bu kötü…


Ocak ayının ilerleyen zamanlarında aktif siyasette rolüm olsun istedim. Kaderin cilvesine bak ki tam da yerel seçim zamanının hızlandığı bir döneme denk gelmişim].toplantılar, sözler, kızgınlıklar v.s.


seçim zamanı herkes eteklerindekini döker ve o arada duyduklarının yüzde 90 ı yalandır…(90 sayısına niye takıldım bilmiyorum =))bu yıl siyaset bana çok şey öğretti. Mesela çıkarcı olmayan adam yok denecek kadar az. Mesela siyasette hep yosunlaşmış insanların sözlerine itimat edilir. Gençsen çaylak damgasını yersin. İnsanlar nasihat vermeye bayılır. Yalan söylemek insanlara normal gelir.

Ama her şeye rağmen eğer sen senden sonraki neslin daha demokratik bir ortamda yaşaması için uğraş veriyorsan bunların hepsi vız geliyor ve enteresan ama siyaseti bu kötü özelliklerine rağmen sevmeye başlıyorsun.

[ Bulunduğum partinin adını açıklamak istemiyorum Çünkü ne kadar inkâr etsek, biz genellemeyi seven bir toplumuz. Ve hoşgörümüz sıfır. Bu yüzden ne söylersem söyleyeyim beni benim ideolojilerimle değil partimin ideolojileriyle yargılayacaksınız]


Ocak şubat ve mart ayı seçim yoğunluğu ile geçti. Harikaydı.7/24 beraberdik. Mitinglere katılım sağlıyorduk. Siyaset, gündem her şeyi konuşuyorduk. Ve güzel geçen her şey gibi bu da çabuk geçti.Nisan ayı benim için oldukça durgun geçer gibi düşünmüştüm. Başlarda o seçim yoğunluğunun artık bittiğini ve etrafın tenhalaştığını görmek bocalamama neden olmuş bile olsa sonra benim ve arkadaşlarımın duygusal bağlamda yaşadıkları, benim yapmam gerekenler, kimilerinin beni uzaktan yargılamaya bayılıyor olması nisan ve mayıs aylarını da oldukça yoğun geçirmeme neden olmuştu.


Ve haziran…Girmem ve kazanmam gereken bir sınavım vardı. Ve önümde tam 1,5 ay… Siyasetten geri kalmadım. Toplantılarıma devam ettim. Hatta projeler bile hazırladım. Projemi en güvendiğim yakın arkadaşımla paylaştım. Zaten düşünce ve projenin doğuşu ikimizin bir sohbeti vesilesiyle olmuştu. Komisyon oluşturdum. Toplantılar yaptım. Ses getireceğine inandım. Beni projenin başkanı seçtiler sonra o yakın arkadaşım akrabalarının düğünü, tatil, taşınma derken ilgilenemedi pek. Başlarda sadece bu nedenlerden sanıyordum ama ileriki zamanlarda onun “senin bu projeyi tek başına sahiplendiğini görünce bende kendimi çekmiştim ve olup biteni uzaktan izledim sadece katılım sağladım” demesiyle başka nedenlerinin de olduğunu anlamış oldum. Kendine göre haklıydı belki ama ben yarı yolda kalmıştım. Başaramamıştım. Bunu yapmak yerine beni uyarabilirdin diyebilmiştim sadece.Sonraları unuttum gitti. Sonuçta yakın arkadaşımdı. Ve ne düşündüğünü geçte olsa söylemişti. Kin tutmak bana göre değil hiç olmadı.

Haziran ve temmuz da geçmişti. Temmuzda birde sınavıma girmiştim ve hani o ocak ayında beni çok ağlatan ve benim bitirdiğimi sandığım kişiyle işler baya düzelmişti. Her şey iyi gidiyordu.


Lakin ağustos öyle geçmedi…Önce o kişiyle aram tekrar bozuldu. Çok sevmeme rağmen bir karar vermem gerekti. Kararım arkadaş kalmak daha mantıklı demekti

Dedim… Karşı çıkmadı ve bitti.


Ben niye ve nasıl bittiğine kafa yorarken sınav sonuçları açıklandı. Puanım yüksekti hatta baya yüksekti.80 sorudan 4 yanlış iyi bir neticeydi. Ama yeterli değildi. Benim maksimum 2 yanlış yapmam lazımdı. İstediğim yerler çok yüksek yerlerdi.Olmadı.Sonra proje bitti.Benim için ağustos kâbuslarımın başlangıcıydı ama daha her şeyle yüzleşmemiştim. Karalar bağlamak için erken olduğunu sonra öğrenecektim.


Ve eylül…

Eylül benim için alabildiğine durgun ve yeni bir şeyler yapma istekleriyle geçti. Yapmak istediğim hiç bir şey gerçekleşmedi.


Ekim’in sonlarına doğru işe girdim. o aralar birine aşık oldum sandım. Ama olmamışım. Hala karar veremiyorum yani. O çok ağlatan ve arkadaş kalmaya çalıştığım kişinin başka birini bulduğunu öğrendim. İş hayatının zor olduğunu da…


Kasım ve devam eden aralık ayı ise benim için kaybediş ayları…


Yeni insanlar tanımak güzel. Bu işin bana tek katkısı sanırım bu. Hala bir şeyler yapabilmek için uğraşıyorum kendi çapımda. Siyasetten vazgeçmiş değilim. Sınırlarımı zorlamak istiyorum. Kurban bayramında Ankara’ya gittim. Buram buram siyaset kokan yere hoş geldim diye mesaj attım arkadaşlarıma. İlk birkaç gün Ankara’da olmak çok güzeldi benim için. Sonra o çok ağlatan diyorum ya hani onunla görüştük. Arkadaşız ya hala. Onunla görüşmek bana hiç iyi gelmedi tabi. Arkadaş kalmanın ne kadar mantıksız olduğunu öğrendim. Hele ki hala seviyorsam. Onun benim yerime çoktan başka birini bulmuş olması gerçeği de yanında bonus tabi… Arkadaş kalmaktan da vazgeçtik. Konuşmama kararı aldık. Bu diğer başarısızlıklarımı da hatırlatınca baya kötü oldum ben. Çöktüm.

Yarın doğum günü.3 sene sonra onun doğum günüyle bu kadar ilgili olan ben, uzaktan sessiz ve sedasız onun bile haberi olmadan kutlayacak olmam kendime acımama neden oluyor.İşte böyle. Geçen koca yılın hafızamda bıraktıklarını olabildiğince yazıya dökmeye çalıştım.Yeni yılda yeni hayallerim olur mu acaba diye bekleyerek geçiriyorum şu aralar.


Çok yorulduğumu hissediyorum ama biliyorum ki dinlenme şansım olmayacak.

1 yorum:

sophie'nin dünyası dedi ki...

sanırım hayat tam da böyle geçiyor. yani ne sadece 2009 da oldu bunlar, ne de sadece 2010da olacak. aynı zamandan ne sadece senin için, ne de bir başkası için...hepimiz için durum aynı:inişler ve çıkışlar, alınan kararlar, uygulanan şeyler, yapılamayanlar,pişmanlıklar, mutluluklar, güçlü durmalar vs.
ne diyeyim 2010 senin yılın olsun:) sevgiler...